Şeytan sadece allayıp, pullayıp tezgâhtarlık yapıyor.

Şeytan sadece allayıp, pullayıp tezgâhtarlık yapıyor.

Okumak istediğim üç hadis-i şeriften ikincisi: Peygamber SAS Efendimiz Deylemî'nin, İbn-i Asâkir'in ve diğer kaynakların Hazret-i Ömer RA'den rivayet ettiğine göre buyurmuş ki:



***
b. Hidâyet Allah'tandır 
RE. 245/4 (Buistü dâiyen ve mübelliğan ve leyse ileyye minel-hüdâ şey'ün ve hulika iblîsü müzeyyinen ve leyse ileyhi mined-dalâleti şey'ün) Sadaka rasûlüllah.
 
Buda yine bir başka konuda, Peygamber SAS yine kendisini anlatıyor: (Buistü) "Ben peygamber olarak gönderildim, (dâiyen ve mübelliğan) insanları hak yola dâvet edici olarak ve tebliğ edici olarak... 'Allah'ın emri şudur, haram şeyler şunlardır, helâl olan şeyler şunlardır.' diye tebliğ etmekle ve insanları cennete, hak yola, Allah'ın rızası yoluna çağırmakla peygamber tâyin olundum.
 
(Leyse ileyye minel-hüdâ şey'ün) İnsanların hidayete ermesinde benim bir dahlim yok; hidayeti veren, nasib eden Allah... Ben dâvet ederim, tebliğ ederim; karşı tarafın nasibi varsa, tebliğ edilenin, dâvet olunanın aklı varsa, nasihati dinler, hidayete erer, Allah'ın sevdiği zümreye geçer. Ama ben zorla bir insanı hidayet verecek vazifede değilim, hidayet Allah'tandır.
 
Peygamber SAS bazı kimselerin, özellikle amcası Ebû Tàlib'in müslüman olması için çok samîmî istekte bulunmuştu, çok arzu etmişti ama, Allah nasıl nasib ederse öyle oluyor. Hidâyetin nasibini Allah veriyor veya vermiyor. Her şeyi en iyi o bildiği için, hakkı yoksa, istihkàkı yoksa, hidâyete lâyık değilse Allah nasib etmiyor. Peygamber Efendimiz rahmetinden, raufluğundan, re'fetinden, merhametinden, güzel duygularla dolu olmasından, insanların hepsinin iyiliğini istediğinden hepsinin hidâyete ermesini istiyor. Ama onun bizzat alıp hidâyete sokmak, hidâyeti bizzat ona vermek gibi bir vazifesi yok; hidâyet Allah'tan... Sadece tebliğ ediyor Peygamber Efendimiz.
 
Peygamberimiz hak yola çağırıyor ve hakkı tebliğ ediyor. Sadece bir davetçi, hidayet Allah'tan...
 
Bunun gibi, bunun karşı tarafı da yine Peygamber Efendimiz hadis-i şerifinde devam ediyor: (Ve hulika iblîsü müzeyyinen) "Şeytan da, iblis de kötü işleri süslü püslü, cazip gösterecek şekilde yaratıldı." Yâni, şeytanın vazifesi de günahları, aslında çirkin ve köü olan şeyleri allayıp, pullayıp, süsleyip insanlara yutturmak...
 
Müzeyyin, zînetlendirici demek. Neyi zînetlendiriyor?.. Kötü işleri kişinin gözünde cazip gösteriyor: "Aman şu içkiyi içsem, ne kadar keyif yapacağım... Şu afyonu çeksem, ne kadar güzel hayaller göreceğim, ne kadar güzel gece geçireceğim... Falanca yere gitsem, şu işreti, şu îyş ü nûşu yapsam, bu gecem ne kadar keyifli olacak..." diye şeytan ona tatlı gösteriyor, zinetli gösteriyor, yapacağı şeyi hoş gösteriyor, güzel gösteriyor.
 
(Ve leyse ileyhi mined-dalâleti şey'ün) "İnsanı dalâlete düşürmekte onun bir rolü yok. Hidâyet veren Allah olduğu gibi, kişiyi dalâlete düşüren de yine Allah... Şeytan sadece allayıp, pullayıp tezgâhtarlık yapıyor.
 
Hani tezgâhtar malı istediği kadar medhetsin; müşteri isterse alır, istemezse almaz. Dükkânın önünden geçerken tezgâhtar, "Buyurun efendim, güzel mallarımız var!" diye içeriye çağırıyor. Ama siz istemezseniz gitmiyorsunuz. Şeytan da kötü yola insanları çağırıyor, giderse gider, gitmezse gitmez.Yâni dalâlet şeytanın işi değil, hidâyet Peygamber Efendimiz'in işi değil... Hidâyet ve dalâlet Allah tarafından kula takdir ediliyor.
 
O da kulun davranışlarından dolayı meydana geliyor. Kur'an-ı Kerim'in ayet-i kerimelerinden biliyoruz ki: (Vallàhu lâ yehdil-kavmez-zàlimîn.) Meselâ adam zalimse, Allah hidayeti vermiyor. (Vallàhu lâ yehdil-kavmel-fâsıkîn.) Eğer fısk u fücûra devam ediyorsa, günahtayken hidayeti Allah nasib etmiyor. Neden?.. Bir kere edebini takınsın, şu kötülüğü bir bıraksın da, ondan sonra Allah'tan lütfunu istesin de, Allah en kıymetli hediyesi olan, en büyük lütfu olan hidâyeti o zaman ona versin. O kötü yoldan vazgeçmeyince, Allah hidayet vermiyor.
 
Demek ki hidayeti veren de Allah, dalâlete düşüren de Allah... Dalâlete çağıran İblis'in dalâlete düşürmekte bir rolü yok... Sorumlu olan insan, dalâleti veren de Allah... Hidâyet yoluna sokmakta da Peygamber Efendimiz'in bir dahli yok; bütün gayretine rağmen hidayete girmemiş insanlar vardı. Hidayeti veren Allah... Kişi hakkederse, Allah-u Teàlâ Hazretleri hidayeti nasib ediyor. O da o hak edişinden dolayı, irâde-i cüz'iyyesinden sevabı kazanıyor, mükâfâta nâil oluyor.
 
 
 
O halde aziz ve muhterem kardeşlerim, cehenneme düşenler şeytanı suçlamasınlar, kendilerini kınasınlar; çünkü kabahat kendilerinde...
 
Peygamber SAS bütün insanlara hakkı söyledi, dâvet etti, tebliğ etti, ayırım yapmadı. Hattâ Medine-i Münevvere'deki başka din mensuplarının ibadethanelerine gitti, onlara bile tebliğ etti. Yahudilerin havrasına gitti: "Ben Tevrat'ta geleceği bildirilen ahir zaman peygamberiyim, o Tevrat'ta bahsedilen kişi benim. Benim hakkımda Allah Tevrat'ta şöyle şöyle buyurdu. Bana iman edin!" dedi. İçlerinden Abdullah ibn-i Selâm, "Doğru söylüyorsun yâ Rasûlalah!" dedi, iman etti.
 
Hristiyanlara mektuplar gönderdi. Bizans imparatoruna, Mısır hükümdarına, Bahreyn'e, muhtelif yerlere, Sâsânî imparatorluğuna elçiler gönderdi, davet etti. Kabul eden saadete erdi; etmeyen hesabını verecek.
 
Meselâ, o zamanın Habeş imparatoru Peygamber Efendimiz'in peygamberliğini kabul etti, mü'min oldu. Peygamber Efendimiz onun mü'min olduğunu bildirdi. Hattâ vefat ettiğini haber verdiği zaman, ashabına: "Kardeşiniz Necâşi vefat etti, gelin şuna cenaze namazı kılalım!" diye, ta Arabistan'dan Habeşistan'da vefat etmiş olan hükümdar için cenaze namazı kıldırdı. Bu da onun müslüman olduğunun en âşikâr delili...
 
Demek ki, ne mutlu o müslüman olmuş. Ötekilere de ne yazık ki, Peygamber Efendimiz'in çağına yetiştiler, hitâbına mazhar oldular, mektubunu aldılar, elçisini gördüler de, bir adım daha atıp imana gelemediler.
 
Allah bizlere de, burdan çıkacak dersleri almayı nasîb eylesin... Peygamber Efendimiz'in hayatını okuyacağız, hadis-i şeriflerini okuyacağız, tebligatını anlayacağız, tâbî olacağız. Dâvetini anlayacağız, dâvetine icabet edeceğiz. Şeytanı tanıyacağız, şeytanın oyunlarını bileceğiz, şeytanın insanları nasıl kandırdığını bileceğiz, şeytana kanmamağa direnç göstereceğiz, gayret göstereceğiz. Allah'a sığınacağız ve elimizden geldiğince iyi işleri yapmağa çalışacağız.
***
Sohbetin tamamını İskenderpasa.com 'dan okuyabilir ve dinleyebilirsiniz.
http://www.iskenderpasa.com/A922175B-4CB5-40A6-8905-91A3B24CF224.aspx
 

Admin 20 Ocak 2013

ŞU AN CANLI

HAVA DURUMU


ANTALYA